Balıklarda kara hayvanlarının kesim ve avlanılmasında aranılan şartlar aranmaz. Yani balıkları avlayan kimsenin Müslüman olması şart olmadığı gibi, balıkların boğazlanması da şart değildir. Aşırı sıcak veya soğuk, buzlar arasında sıkışma, su içine hapsedilme, suyun çekilmesi veya suya zararlı maddelerin bırakılması gibi sebeplerle ölen balıklar da helâl görülmüştür. “Denizin suyu temiz; meytesi de helâldir” hadisi (Ebû Dâvud, “Tahâret”, 41; Tirmizi, “Tahâret”, 52; İbn Mâce, “Tahâret”, 38; Nesâî, “Tahâret”, 46) ve İbn Ömer’in, “Bize iki meyte helâl kılındı: Balık ve çekirge” (İbn Mâce, “Sayd”, 9) rivayeti bunu destekler. Ayrıca, Allah Resûlü (s.a.s), “Muhakkak Allah denizde yaşayan canlıları insanlar için boğazlamıştır” buyurmuştur (Dârakutnî, Sünen, 4/267; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, 15/278 (40980)).

Öte yandan Hz. Câbir’in rivayet ettiği hadiste, sahabelerin deniz kenarında buldukları büyük bir balinadan bir ay boyunca yediklerini anlatmış ve Allah Resûlü de bunu onaylayarak, “O Allah’ın sizin için çıkardığı bir rızıktır” demiştir (Müslim, “Sayd”, 17; Buharî, “Zebâih”, 12). Ancak Hanefî mezhebine göre, dış tesir olmaksızın kendiliğinden ölen ve karnı yukarı gelecek şekilde suyun üzerine çıkan balıklar helâl değildir (Aliyyü’l-kârî, Fethu bâbi’l-inâye, 3/69; Serahsî, el-Mebsût, 11/247). Bu mezhep, balığın ölüm sebebinin bilinmesini şart koşar ve Hz. Câbir’in, “Denizin (sahile) attığı veya (deniz sularını) kendisinden geri çektiği şeyleri yeyiniz. (Fakat) denizde (kendiliğinden zahirî bir sebep olmaksızın ölüp de) su yüzüne çıkan şeyleri yemeyiniz” hadisine dayanır (Ebû Dâvud, “Et’ime”, 35; İbn Mâce, “Sayd”, 17). Hanefiler, böyle balıkların muhtemelen hastalıktan öldüğünü ve insana zarar vereceğini savunur (Serahsî, el-Mebsût, 11/248).