İslam’da şüpheli şeylerden kaçınmak önemli bir esas olmakla birlikte, bu konuda aşırıya gitmek, vehim ve vesvese derecesine vardırmak doğru değildir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) üç kez tekrarlayarak, “Aklınızı başınıza alın! Aşırı gidenler helak oldular” (Müslim, “İlim”, 7; Ebû Dâvud, “Sünnet”, 7) buyurmuş ve Müslümanları ifrat ve tefritten sakındırmıştır.

Şüphelerden bahsedebilmek için haramlık şüphesini gerektirecek bir delil, sebep veya emare olması gerekir. Örneğin, bir Müslüman, başka bir Müslüman’ın yemeğini delilsiz olarak “şüphelidir” korkusuyla yemezse, su-i zana girdiğinden dolayı haram işlemiş olur. Çünkü bir Müslüman’ın yiyeceğinin helâl olduğu kabul edilir. Delilsiz ihtimallere itibar edilmez (Mecelle, md. 73).

Şüphelerden kaçınmak dini bir yükümlülük olsa da, itidalin elden bırakılmaması ve aşırı titizlikten kaçınılması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu kimseler hem kendilerini zor durumda bırakabilir hem de çevrelerini yanlış yönlendirebilirler. Eğer kaçındıkları konularda yeterli bilgiye sahip değillerse, bu aşırı titizlik, onlara zarar verebilir.