Müziğin dinî hükmü, İslam’da mezheplere ve âlimlerin yorumlarına göre farklılık göstermektedir. Hanefi mezhebi bu konuda genel olarak ihtiyatlı bir yaklaşım sergiler. Ancak, müziğin tamamen haram olduğu ya da bazı durumlarda caiz olduğu konusunda âlimler arasında farklı görüşler vardır. “Ümmetimden bazıları, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi ve mizmarı (çalgıyı) helal addedeceklerdir” (Buhârî, Sahih-i Buhârî, 7. cilt, s. 68, “Kitabu’l-Eşribe”, Hadis no: 5590). Bu hadis, Hanefi âlimleri tarafından müziğin genel olarak haram olduğuna delil olarak kullanılır. İbn Abidin, bu konuda şunları söyler: “Mizmar ve diğer çalgı aletleri, müziğin insanların kalbini meşgul etmesi ve ibadetlerden alıkoyması nedeniyle haramdır” (İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar ala’d-Dürri’l-Muhtar, 6/403-405)
İmam Gazali ve Bediüzzaman Said Nursi gibi âlimler ise müziği daha farklı bir perspektiften ele almıştır. İmam Gazali, müziğin içeriğine ve dinlenme amacına göre hüküm vermiştir. Ona göre, kötü içerikli ve nefsani duyguları körükleyen müzik haramken, insanın manevi dünyasını olumlu etkileyen müzikler caiz olabilir (Gazali, İhya-u Ulumiddin, 2 /233-234). Bediüzzaman Said Nursi de,
“Müzik ve şarkılar, şehveti ve nefsani duyguları tahrik ederse, haramdır. Fakat kalbe ülfet veren ve insanı tefekküre sevk eden, nefsin de şehvetini tahrik etmeyen müzikler dinlenebilir.”(Lem’alar, Yirmi Dördüncü Lem’a, “Onuncu Rica”) diyerek müziğin insanın kalbini kirleten ve ibadetten uzaklaştıran kısmının haram olduğunu, ancak bazı durumlarda ruhu teskin eden ve tefekkürün yolunu açan müziklerin caiz olabileceğini belirtmiştir.
İmam Gazali ve Bediüzzaman Said Nursi’nin müziğe belli bir ölçüde cevaz vermelerinde, Şafii mezhebine mensup olmalarının etkisi olduğu söylenebilir. Şafii mezhebi, müzik konusunda Hanefi mezhebine kıyasla daha müsamahakâr bir yaklaşım sergiler. Ancak bu, müziğin tamamen serbest olduğu anlamına gelmez; Şafii mezhebinde de müziğin haram olduğu durumlar vardır.
-
İmam Gazali ve Bediüzzaman’ın Görüşlerinin Arka Planı
İmam Gazali, müziğin insan üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde incelemiş ve müziğin ruh haline göre farklı hükümler alabileceğini savunmuştur. Gazali, müziğin yasaklanması gereken durumlarla izin verilebilecek durumları ayırırken, Şafii mezhebinin temel ilkelerine dayanmıştır (Gazali, İhya-u Ulumiddin, 2/233-234).
Bediüzzaman Said Nursi de, müziğin zararlı ve faydalı yönlerini ayırarak değerlendirir. Onun yaklaşımında, Şafii mezhebinin müziğe dair daha geniş kapsamlı yorumları etkili olmuş olabilir. Ancak Bediüzzaman, müziğin özellikle insanın manevi hayatına olumlu katkıda bulunan yönlerini öne çıkarır ve bu durumda müziğe cevaz verir.
Her iki âlim de müzik konusunda mutlak bir serbestiyet tanımamış, belirli şartlar çerçevesinde izin vermiştir. Bu yaklaşımları, onların müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini derinlemesine incelemelerinin bir sonucu olarak da değerlendirilebilir.
Bu konuda önceki dönem Hanefi alimlerinin ekserisinin klasik fıkıh kitaplarındaki görüşü bellidir. Hanefi mezhebi üzerine yaşıyorum bu sebeple onların görüşü benim için bağlayıcıdır diyenler mezhep görüşü ile amel edip müziğin her türlüsünden uzak durabilirler. Gazzali ve Bediüzzaman gibi muhakkik alimlerin müzik konusundaki görüşlerini benimseyenler onların çizdiği çerçeve içerisinde hareket ederek müzikten istifade edebilirler. Bu konu kişinin kendi akli ve vicdani kararına kalmıştır.